Saturday, June 25, 2011

Tanrı Fareleri Sever

Kanepede uyuyorum sanki yüzyıllardır
Serserinin teki binmiş beynime, son ses turluyor sokaklarda.
Fareler kemirmiş bedenimin kablolarını, ne hikmetse çarpılmamışlar.
Tanrı fareleri sever
Martılar kül olur, sıçanlar hüküm sürer.
Yağmur yağacakmış hissi var üstümde senden kalma
İçi kırılmış bir kurşun kalem saplamışım diz kapağımın orta yerine
Oh çekiyorsun, acının devası eziyet.
Gözümü bağladığın arnavut kaldırımlarında kalmış dişlerim
Rakı bastırıyorsun utanmadan, yutmaya çabalıyorum pamukları.
Gecelerden bir gece bir "hadi ordan" uzattın bana
Gün doğmadı daha...
İhaneti anlamak ihanet etmişsin demek
Kadavranın ölümü kavraması gibi.
Mor damarlarımda kara fatmaları besledim bayramlarca
Hiçbiriyle barışamadım
Onca kutu çikolata, onca kutu sahte orgazm.
Öğlenlerce uyandım, posta kutusuna süründüm
Bir mektup görmedim.
Pişman sayılmam, sadece
Belki karşıya geçmeliydim
Yakmadan önce köprüleri.
Clint Eastwood izlerken onun kadar sarhoş olmamalı anlaşılan.
Kanepede uyuyorum sanki yüzyıllardır
Beynimde bir teyp son ses,
Fareler, tanrı ve dramatik birşeyler.
Yağmur yağacak, hissediyorum

Tuesday, March 01, 2011


KONÇERTO

Çalakalem bir kimsesizlik üşüşmüş leşime.
Cekete damlar gibi arsız reçel kavanozundan
Hissizlik kolonyalı mendille çıkmaz ruhundan.

Yekten bir keman konçertosu  gözyaşları
Hare hare akar akçanın bedeninden.
Ben yapamıyorum
Sen mukayyet ol bu melodiye.

Esvabım kifayet olamamış ayıbıma
Bu ne cüret!
İnancın evinde her oda bir ihanet
El tutma hıyanet, sevişme kıyamet.

Oynamaktan sıkıldım
Sızmaya gönüllü masalarda.
Bu gece oturalım
Gözlerinde dinlenmeliyim.

Friday, February 25, 2011


NAMUSSUZ AYRILIK

Standart donanım bir gözyaşı dudağımda.
Her ihtimale karşı Nirvana kasetleri buzlukta.
Haseki bir ezgi tutuşturmuşum parmak uçlarıma,
Masada fır dönüyor hayasız.
Saçaktan enseme damladı o akşam
Buz gibi namussuz ayrılık.

Göğüs değil küpeşte küpeşte!
Oksijenden hidrojeni ayırdın, havayı yardın o gece.
Al dente bir veda soframızda...
İçimi kolay, gövdeli
Ağlıyor şarap şişeden öylece.

Yatak değil girdap bu.
Yaramaz bir patates baskısı alnımda, çocukluğumdan kalmış.
Yastıklara bulaştı her dönüşümde, rezil oldum.
Ağzımda bütün hissettiklerim, sen varken kusamam.
Bölünür çarşafı yenerim benden uzun değil ya.

MÜSAİT BİR YER

Usta!
Dedim en yakın aşk nerde?
Benim telefon göstermiyor,
Buralarda çekmiyor heralde.
Tarif edemedi haliyle.
Camiyi geçince ilerisi
Kalp hırsızları, gönül dolandırıcıları, öpücük kapkaçcıları silme
Atlarsın taksiye...

Hocam!
Öyle bir yere götür ki
Tamam diyelim, aradığımız buymuş.
Ankaralıyım hocam
Dolanma yalnız, bilirim buraları.
Avcumun dışı buralar,
İçine gelince nereden döneceğini ben söylerim
Sen yeter ki samimi bir yere çek.

Dur!
Dur burada inelim.
Gerisi yalınayak,
Fazla enerji var toprağa vermek lazım.
Şehir havası koklamak gerek,
Köpek bokuna basmak cabası.
Buluruz yolumuzu nihayetinde.

Yok!
Yok yok burdan öteye
Taşınmak yok artık.
Sürükle o ayakları
Önümüz odakule
Sonrası asmalı
Herşeyi unutmalı
Tamam geldik dahası yok...

Thursday, February 17, 2011


İSTEDİN

Sen istedin ya
O boktan şehrin iki yakası
Devlet büyüğü görmüş şişman memurun ceketi olur,
İliklenir.

Bir ben kalırım iki ayak bir uçta,
İpte cambaz misali.
Elde kılıç,
Aynı ipte oynamaması gereken cambazların peşinde.

Sen istedin ya
Okullar tatil olur,
Gökten bir kitap iner.
Bu sefer delikanlı;
Hikaye yok, kurallar belli.
Herşey kitabına göre olur.

Bir ben savaşırım
Hayasız hedonistlere karşı.
Utandırmasınlar kimseyi.
Biz yapamıyorsak
Onların ne haddine değil mi?

Sen istedin ya
Ben adam olurum sanki...

Wednesday, February 16, 2011


ROMANTİK TRAJEDİ

Romantik komedi kıvamında bir trajedi
Boğazımızdan sakin sakin geçen.
Sabun köpüğünde kaşarlanmış bilindik replikler.
Lavaboda yıkadığım şanslı çoraplarım gibi
Üstüne titredim sen de yitme diye.

İzlerken gözlerimi yaşartan
Yaşarken küf kadar bayat kokan.
Antibiyotik de bir nevi küftü aslını sorarsan.
Küflü peynir yemek zorunda olan,
Hali vakti yerinde olmayan doktor çocuklarının tesellisi en azından.
Kim bilir belki de ondan
İyi geldin bu kırgın bünyeye.

 Makinist! Makinist!
Diye bağırdı biri geçmişten.
Sarmal sarmal halbuki o geceden hatıralar.
Bantla bantla yayınla!
Bölük pörçük önemli değil.
Yeter ki aşk hikayesi olsun,
Kitleler kavuşamayan aşıkları sever.
Kitleler kavuşunca da ellerinde çekirdek
İzlemeyi sever...

Sokakta yürümeliyim.
Üstümde palyaço kostümü,
Yüzümde makyaj.
İşten eve dönen bir palyaço sakinliğiyle.
Bırak baksın herkes
Parlayan benim
Onlar değil...
Bu aşkı ben üstlenmeliyim
Başkası değil.

Tuesday, January 11, 2011

ANLAŞMA

Fesh ediyorum.
Taraflardan ben umutsuzum bu sevdadan yana.
İşbu sebepten dolayı mutsuzum.
Bundan böyle kendimi terbiye etmekle mükellefim sadece,
Belki de ondandır arabeske ihtiyacım.
Bekledim kadehlerce, kahırlarca, kadınlarca
Düşmedin, bir türlü ihtiyacın olmadı bana.

Şu günlerde herşey mayalı,
Her nedense ekmek arası servis ediliyor şeyler.
Ekmek arası döner, ekmek arası keder,
Ekmek arası sensizlik.
Birşeylerin sarmalaması güzel insanı,
Adı ekmek de olsa.

Bozuyorum anlaşmamazı,
Nasıl olsa tek imzalayan bendim.
Avukata da ihtiyacım yok.
Okkalı bir mektup yazarım,
Ne dediğimi anlamazsın bile.
Ben de yeniden Tori Amos’a aşık olurum
O anlıyor sanki beni...

Wednesday, January 05, 2011

12:07

12:07
Yanlış anlama
Gece değil
Fazlasıyla doğulu bir hasret
Tiksinç klişelerden kaçamamışım
Boynunda künyem
Cebimdeki kağıtta numaran
Üstü karalanmış
"Aramasana oğlum" yazmışım yanına
Bir sonraki sayfa:
Adın, soyadın,
Suçun,
Cezan.
Bilir misin karaktersiz adamlar
Hissettiklerini cebinde taşırlar
Kandırıp unutturmasınlar diye
Bir yerde okumuştum:
"Size iyilik yapanları bir deftere yazın,
Onları hep hatırlayın".
Tersini yapıyorum
Dersimi çalışıyorum
Kim sever ki sürpriz yazılıları?